İşveren ve İşveren Vekilinin İş Kazasından Doğan Cezai Sorumluluğu

Yayınevi: Yetkin Yayınları
Yazar: Çağla ERDOĞAN
ISBN: 9786050501179
212,50 TL 250,00 TL

Adet

 
   0 yorum  |  Yorum Yap
Kitap Künyesi
Yazar Çağla ERDOĞAN
Baskı Tarihi 2016/08
Boyut 16x24 cm (Standart Kitap Boyu)
Cilt Karton kapak

İS581
İşveren ve İşveren Vekilinin İş Kazasından Doğan Cezai Sorumluluğu
Çağla ERDOĞAN
2016/07 Baskı, 213 Sayfa
ISBN 978-605-05-0117-9 

İşçilerin yaşam hakkının çalışma hayatında korunabilmesi iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasına, yani işverenlerin bu alandaki yükümlülüklerini yerine getirmesine ve bu yükümlülüklerin denetiminin devletçe yapılmasına bağlıdır. Türkiye’de işverenlerin ve devletin söz konusu yükümlülüklerini gereğince yerine getirmemesi, sürekli olarak iş kazalarının meydana gelmesine ve bu kazalarda işçilerin ölümlerine ve yaralanmalarına yol açmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayarak bu kazalara ve dolayısıyla işçilerin ölümlerine ve yaralanmalarına kusurlu olarak yol açanların cezai sorumlulukları doğmaktadır.

İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması esasen işverenin yükümlülüğüdür. Bu itibarla cezai yönden sorumluların tespit edilebilmesi için işverenin belirlenmesi gerekmektedir. Soyut-somut işveren ayrımının bulunduğu durumlarda cezai sorumluluk en üst düzeyde emir ve talimat verme yetkisine sahip olan somut işveren bakımından doğabilecektir. TCK’de tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edilmediği için, tüzel kişiye yaptırım uygulanamayacak, en üst düzeyde emir ve talimat verme yetkisine sahip gerçek kişiler ceza sorumluluğunun muhatabı olacaktır. Ayrıca hukukumuzda iş kazaları sonucunda ortaya çıkan öldürme ve yaralama suçları bakımından tüzel kişilere güvenlik tedbiri uygulanması da mümkün değildir; tüzel kişilere de niteliklerine uygun bazı yaptırımların uygulanmasına imkân verecek kanun değişikliklerinin yapılması, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına olumlu katkı sağlayacaktır.

İşverenler iş sağlığı ve güvenliği alanındaki görev ve sorumluluklarını işveren vekilleri aracılığıyla yerine getirebilirler. Ayrıca İSGK, işverene iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu da getirmektedir. İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin mevzuattan doğan görevleri cezai sorumluluklarının da belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır. İşveren vekillerinin sorumluluğu belirlenirken, işverenin bu kişileri ilgili görevleri yerine getirmelerini sağlayacak yetkilerle donatıp donatmadığı ve bu kişilerin görevin gereklerine uygun niteliklere sahip olup olmadıkları belirlenmelidir. İşverenin gerekli nitelikleri taşımayan ve yeterli şekilde yetkilendirmediği kişileri işveren vekili olarak atamasının onu cezai sorumluluktan kurtarmayacağı vurgulanmalıdır. Bu nedenle haksız sonuçların doğmaması için, işveren vekillerinin sahip olduğu yetkiler ve sorumlulukları titizlikle araştırılmalıdır. Bu konuda Fransız hukukunda yetki devrine ilişkin olarak aranan şartlar hukukumuz için de yol gösterici olabilir.

İş kazalarıyla birlikte ortaya çıkan öldürme ve yaralama suçlarının failinin belirlenmesi kadar suçun manevi unsurunun belirlenmesi de önemlidir. İş kazalarındaki öldürme ve yaralama suçlarının basit taksirle işlenmiş olacağına dair bir ön kabul gerçekçi olmayacaktır. Zira taksirin temelinde öngörülebilir bir neticenin davranış kurallarına aykırı davranılarak gerçekleştirilmesi yatmaktadır. İş kazaları bağlamında bu davranış kuralları iş sağlığı ve güvenliği mevzuatını da kapsamaktadır. O hâlde davranış kuralına aykırı hareket edildiği açıktır. Birbirini tekrar eden iş kazalarının sıkça meydana geldiği işyerlerinde, iş güvenliği uzmanlarınca veya iş teftişinde zararlı neticenin meydana gelebileceğinin tespit edilerek işverene bildirildiği durumlarda artık neticenin öngörülmediğinden söz edilemez. Failin öngördüğü neticeye kayıtsız mı kaldığı yoksa bu neticenin gerçekleşmeyeceğine dair objektif olarak da anlaşılabilir bir kanaatinin mi olduğu, yani olası kastla mı yoksa bilinçli taksirle mi hareket ettiği somut olayın koşullarına göre araştırılmalıdır. Kısaca basit taksir, bilinçli taksir ve olası kastın koşullarının somut olayda bulunup bulunmadığı somut olayın koşullarına göre değerlendirilmelidir; iş kazalarının kategorik olarak tek bir kusurluluk türüyle ilişkilendirilmesi doğru olmayacaktır.

İş kazaları sonucunda ortaya çıkan öldürme suçlarına ilişkin yargılamalarda kamu davasına katılma özel önem arz etmektedir. Türkiye’de ölenin yakınlarının davaya katılmamayı tercih etmesine sıklıkla rastlanmaktadır. Bu gibi durumlarda ölenin yakınları dışında, sivil toplum kuruluşlarının da davaya katılmasına imkân tanıyacak bir uygulamanın benimsenmesi veya bu yönde kanun değişikliğine gidilmesi iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması bakımından olumlu etki yapabilir. Öldürme ve yaralama suçlarına uygulanacak cezalar bakımından ise, özellikle cezaya alternatif ve ek yaptırımların iş kazalarının kendine özgü niteliklerine uygun bir biçimde çeşitlendirilmesi; bu bağlamda suçun bünyesinde gerçekleştiği tüzel kişilere de birtakım yaptırımların uygulanmasını sağlayabilecek değişikliklere gidilmesi cezanın özel önleme amacına erişilmesine ve dolayısıyla işyerinde kazaların tekrarlanmamasına yardımcı olabilir.

İş kazaları sonucunda ortaya çıkan cezai sorumluluk hem sorumlular hem de mağdurlar bakımından büyük önem arz etmektedir. Sorumlular bakımından gerçek sorumlunun tespiti, mağdurlar bakımındansa suçun manevi unsurunun doğru tespit edilmesi adil sonuçlara varılması için gereklidir. Ceza yaptırımları ayrıca iş sağlığı ve güvenliğinin genel olarak sağlanması ve bireysel olarak da suçun faillerinin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamakta etkili olabilir. Bunu sağlayacak mevzuat değişikliklerine gidilmesi ve bu yönde bir içtihadın gelişmesi ülkemizde işçilerin çalışırken ölmelerinin ve yaralanmalarının önlenmesine, yani işçilerin ceza hukuku yoluyla da korunmasına katkı sağlayacaktır. (Sonuç'tan)

İÇİNDEKİLER

SUNUŞ 5

ÖNSÖZ 9

KISALTMALAR 19

§ 1. GİRİŞ 21
§ 2. İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİ 26
I. İşveren ve İşveren Vekili Kavramları 26
1. İşveren 26
a. Tanım 26
b. Soyut – Somut İşveren Ayrımı ve Cezai Sorumluluk Bakımından Önemi 29
2. İşveren Vekili 30
a. Tanım 30
b. İş Güvenliği Uzmanları ve İşyeri Hekimleri 32
aa. İş Güvenliği Uzmanları 32
bb. İşyeri Hekimleri 35
cc. İş Güvenliği Profesyonellerinin İşveren Vekili Sıfatını Taşıyıp Taşımadığı Sorunu ve Cezai Sorumluluk Bakımından Önemi 37
II. İşveren ve İşveren Vekilinin İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Görevleri 40
1. İşverenin Kanundan Doğan Görevleri 41
a. Kanundan Doğan Görevlerin Kapsamı 43
b. Kanundan Doğan Görevlerin Yerine Getirileceği Yer 44
2. İşverenin Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Görevleri 46
3. İşverenin İş Sözleşmesinden Doğan Görevleri 48
4. İş Güvenliği Uzmanları ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ve Sorumlulukları 51

§ 3. İŞ KAZASI 55
I. Bireysel İş Hukuku Anlamında İş Kazası 55
1. Tanım 55
2. Unsurlar 55
a. Dıştan Gelen İstenilmeyen Bir Olayın Varlığı 55
b. Uygun Nedensellik Bağının Varlığı 56
c. İşçinin Zarara Uğraması 59
3. İşverenin Sorumluluğunun Hukuki Niteliği 59
II. Sosyal Güvenlik Hukuku Anlamında İş Kazası 61
1. Tanım 61
2. Unsurlar 62
a. 5510 Sayılı Kanun Anlamında Sigortalı Sayılma 63
b. İş Kazasına Uğrama 63
c. Kaza Sonucu Bedensel veya Ruhsal Bir Zarara Uğrama 65
d. Kazayla Zarar Arasında Uygun Nedensellik Bağı 66
III. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki İş Kazası Tanımı 67
IV. Ceza Hukukunda Kaza ve Tesadüf (Beklenmeyen Hal) 69

§ 4. İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİNİN CEZAİ SORUMLULUĞU 71
I. Bireysel İş Hukuku Anlamında İş Kazasının Ceza Hukukunda Yol Açabileceği Suçlar ve Suçların Maddi Unsurları 71
1. Öldürme ve Yaralama Suçlarının Yasal Dayanakları 72
2. Öldürme ve Yaralama Suçlarında Maddi Unsur 73
a. Hareket 74
b. Nedensellik Bağı 75
c. Netice 77
d. Hukuka Aykırılık Unsuru ve Hukuka Uygunluk Nedenleri 77
aa. Kanunun Hükmü 78
bb. Amirin Emri 78
cc. Meşru Müdafaa 79
dd. Zorunluluk Hâli 79
ee. Hakkın Kullanılması 80
ff. İlgilinin Rızası 80
II. Suçun Faili Olarak İşveren ve İşveren Vekilleri 80
1. Tüzel Kişi İşverenin Cezalandırılıp Cezalandırılamayacağı Sorunu 81
a. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğuna İlişkin Görüşler 83
aa. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğunun Aleyhindeki Görüşler 83
bb. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğunun Lehindeki Görüşler 84
b. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğu Konusunda Türk Ceza Kanunu’nun Benimsediği Sistem ve Anayasa Mahkemesi’nin Yaklaşımı 86
aa. Türk Ceza Kanunu’nun Benimsediği Sistem 86
bb. Anayasa Mahkemesi’nin Yaklaşımı 87
c. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğu Konusunda Yabancı Hukuk Örnekleri 89
aa. İngiltere 90
bb. Kanada 94
cc. Fransa 97
dd. İspanya 101
d. Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğunun
İş Kazaları Açısından Değerlendirilmesi 101
2. Gerçek Kişi İşveren ve İşveren Vekillerinin Failliği 104
a. İşveren 104
aa. Somut İşverenin Tespiti 105
bb. İşverenlerin Cezai Sorumluluğunun Kaynağı 110
cc. Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinde Cezai Sorumluluk 113
dd. Geçici (Ödünç) İş İlişkisinde Cezai Sorumluluk 119
b. İşveren Vekili 122
aa. İşveren Vekilinin Cezai Sorumluluğu 122
bb. Fransız Hukukunda Yetki Devri (Délégation) İçin Aranan Koşullar 127
aaa. İşveren Vekiline İlişkin Koşullar 128
bbb. Yetki Devrinin Konusuna İlişkin Koşullar 129
c. İş Güvenliği Profesyonellerinin Cezai Sorumluluğu 130
d. İsnat Yeteneğini Etkileyen Hallerin İşveren ve Vekillerinin Cezai Sorumluluğuna Etkisi 134
aa. Yaş Küçüklüğü 134
bb. Akıl Hastalığı 135
cc. Sağır ve Dilsizlik 136
dd. Geçici Nedenler 136
III. Suçun Manevi Unsuru 137
1. Taksir 137
a. Tanımı 137
b. Hukuki Temeli 138
c. Unsurları 139
aa. Taksirin Cezalandırılacağı Konusunda Kanunda Hüküm Bulunması 139
bb. Dikkat ve Özen Yükümlülüğünün İhlali 140
cc. Neticenin Öngörülebilir Olması 141
dd. Hareketin İradi Olması 144
ee. Meydana Gelen Neticenin İstenmemesi 145
ff. Nedensellik Bağı 145
d. Taksirli Suçlarda Şahsi Cezasızlık Sebebi ve Cezadan İndirim Yapılmasını Gerektiren Sebep 149
e. Taksirin Türleri ve İş Kazalarındaki Görünümleri 150
aa. Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Kavramları 150
bb. Basit ve Bilinçli Taksirin İş Kazalarındaki Görünümü 152
aaa. Bilinçli Taksirin İş Kazalarındaki Yerine İlişkin Görüşler ve Yargıtay Uygulaması 152
bbb. Basit Taksirin İş Kazalarındaki Yerine İlişkin Değerlendirme ve Yargıtay Uygulaması 159
2. Kast ve Olası Kast 163
a. Kast 163
b. Olası Kast 163
aa. Kavram 163
bb. Olası Kastın Bilinçli Taksirle Karşılaştırılması 165
cc. Olası Kastın İş Kazaları Açısından Değerlendirilmesi 168
dd. Olası Kastın Ceza Hukukundaki  Diğer Bazı Kurumlarla İlişkisi ve İş Kazaları Bakımından Değerlendirilmesi 171
aaa. Öldürme ve Yaralama Suçlarının Nitelikli Hâlleri 171
bbb. Neticesi Sebebiyle Ağırlaşan Suçlar 172
ccc. İştirak 173
c. Kasten Öldürme ve Yaralamanın  İhmali Davranışla İşlenmesi Suçları 174
3. Kusurluluğu Etkileyen Hâllerin İş Kazaları Bağlamında Ortaya Çıkma Olasılığı 176
a. Zorlayıcı Neden (Mücbir Sebep) 176
b. Cebir (Şiddet ve Tehdit) 177
c. Hata 177
d. Sapma 178
e. Haksız Tahrik 178
IV. Cezanın Belirlenmesi ve Hüküm 179
1. Kamu Davasına Katılma 179
2. Bilirkişilik 181
3. Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi 183
4. Seçenek Yaptırımlar 185
5. Güvenlik Tedbirleri 186
6. Tekerrür 188
7. Şikâyetten Vazgeçme 189
8. Uzlaşma 190
9. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması 193
10. Hapis cezasının Ertelenmesi 196
11. Cezalarla İlgili Hükümlerin İş Kazaları Bakımından Değerlendirmesi 199

§ 5. SONUÇ 202

KAYNAKÇA 205

Yaşam, beden bütünlüğü ve sağlık haklarının çalışma yaşamındaki uzantısı iş sağlığı ve güvenliği hakkıdır. “Herkesin yaşamını ve sağlığını güvence altına almak, kişinin yaşamını tehdit eden tehlikeleri önlemek zorunda bulunan devlet, bu anayasal görevinin doğal sonucu olarak işçilerin işyerindeki güvenliğini de sağlamak zorundadır.” İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanamadığı bir ortamda çalışan kişi için söz konusu haklar ancak kâğıt üzerinde var olacaktır.[1] İş sağlığı ve güvenliği hakkının çalışma hakkı ile ilişkisi, Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında “Anayasa’nın 49. maddesinde, çalışmanın, herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilmiş; Devlete, çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek, çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı denetlemek, işsizliği gidermeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli önlemleri alma ödevi verilmiştir. Çalışanların yaşam düzeyinin yükseltilmesi ve çalışma yaşamının geliştirilmesi için çalışanların korunması ödevinin, çalışanların güvenli ve sağlıklı bir iş ortamında çalışmalarının temin edilmesini de kapsadığı açıktır.” ifadeleriyle açıklanmıştır.[2] Devletin çalışanların sağlık ve güvenliğinin sağlanmasına ilişkin ödevlerinin diğer kaynakları ise taraf olunan uluslararası sözleşmelerdir.[3] İşçinin gözetilmesi ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması kanunlar ve iş sözleşmesi ile işverene yüklenmiş bir borç olmakla beraber, uygulamanın denetlenmesi ve güvence altına alınması devletin görevidir.[4]

Türkiye’de işçilerin çalışma yaşamında sağlık ve güvenliklerinin ve buna bağlı olarak yaşam haklarının korunmasında önemli eksiklikler bulunmaktadır. Bu durum her gün iş kazalarında işçilerin yaşamlarını yitirmesine yol açmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2009 yılında 1171; 2010 yılında 1454; 2011 yılında 1710; 2012 yılında 745; 2013 yılında 1360; 2014 yılında 1626 işçi yaşamını iş kazalarında yitirmiştir.[5] Türkiye’deki kayıt dışı istihdam olgusu da göz önünde bulundurulduğunda gerçek sayıların açıklananların üzerinde olduğu da düşünülmelidir.[6] Nitekim “Sigortalı sigortasız tüm işçilerin/çalışanların ölümlerini; işyeri içinde veya dışında; çalışırken, işe gelip giderken veya barınırken… yani ‘iş ile ilgili’ tüm süreçlerde gerçekleşen ölümleri kayıt altına” aldığını ifade eden İstanbul İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi’nin verilerine göreyse “iş cinayetlerinde” 2012 yılında 878, 2013 yılında 1235, 2014 yılında 1886 kişi yaşamını yitirmiştir.[7] Kaldı ki bu veriler yalnızca ölümle sonuçlanan iş kazalarını kapsamaktadır; yaralanmayla sonuçlanan kazalar ve meslek hastalıklarına ilişkin verilere yer verilmemiştir.[8]

Türkiye’de yakın geçmişte gerçekleşen ölümlü iş kazalarına ilişkin bu vahim tablo hem işverenlerin işçiyi gözetme borcuna aykırı hareket ettiklerinin hem de devletin iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulmasını denetleyerek yaşam hakkını güvence altına alma görevini gereğince yerine getirmekten uzak olduğunun bir göstergesidir.[9] Bu durumu doğrulayan bir gelişme de 2015 yılında gerçekleştirilen 104. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda, Türkiye’nin taraf olduğu 155 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin ILO Sözleşmesi’nin uygulanmasının Aplikasyon Komitesinde tartışılmış olmasıdır. Komite, Türkiye’nin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu, 155 sayılı ILO Sözleşmesi’yle uyumlu hâle getirmesini, iş güvenliğini geliştirmeyi amaçlayan ulusal eylem planını ve bu çerçevede alınan önlemlerin etkililiğini değerlendirmesini, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin kayıt ve izleme sistemlerini geliştirmesini, iş teftişlerinin sayısını artırmasını, kanun ve yönetmeliklere aykırılık hâlinde caydırıcı yaptırımlar uygulamasını, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin barışçıl ve hukuka uygun sendika faaliyetlerine müdahale etmekten kaçınmasını, tüm sosyal taraflarla gerçek bir diyalog kurmasını talep etmiştir. Komite kararı gereği, Türkiye’nin 155 sayılı Sözleşme’ye ilişkin raporunu da Uzmanlar Komitesine 2015 yılı içinde teslim etmesi gerekmektedir.[10] Komite kararları, Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasında hem mevzuattan hem de uygulamadan kaynaklanan sorunlar olduğunu göstermektedir.

İşveren ve işveren vekillerinin iş kazalarından kaynaklanan cezai sorumluluğu açısından ise, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması sebebiyle yaşamlarını yitirmeleri veya yaralanmalarının aynı zamanda öldürme ve yaralama suçlarını oluşturduğu ifade edilmelidir. Bir iş kazası meydana geldiğinde işverenin hukuki, idari ve cezai sorumlulukları ortaya çıkmaktadır. İşverenin özel hukuk sorumluluğu çeşitli bilimsel çalışmalara konu olmuşsa da cezai sorumluluğu konusundaki çalışmalar çok daha sınırlıdır. Oysa iş sağlığı ve güvenliğinin işverenler bakımından en ciddi sonucu cezai sorumlulukta kendini göstermektedir.[11]

Demokratik bir hukuk devletinde ceza hukuk sistemi, maddi eşitliğin sağlanması işlevini de üstlenmelidir. Bu bağlamda ceza hukuku sistemi, işçi ve iş güvenliğinin korunması bakımından da sosyal eşitliğin gerçekleşmesinin, yaşam hakkının herkes bakımından korunmasının bir aracı olabilmelidir. İşveren karşısında güçsüz ve bağımlı konumda bulunan işçinin özel hukuk aracılığıyla olduğu kadar ceza hukuku aracılığıyla da korunmasının sağlanması gerekir.[12] Bu çalışmada işveren ve işveren vekilinin cezai sorumluluğu incelenirken, ceza hukukunun işçinin korunmasına, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına katkı sağlayabileceği yönündeki bakış açısıyla hareket edilecektir.

İşverenin ve işveren vekilinin iş kazalarından doğan cezai sorumluluğu belirlenirken, iş hukuku kurum ve kavramları büyük önem taşır. Esasen iş hukuku alanına ait olan bu çalışmada bir iş kazası gerçekleştikten sonraki soruşturma ve kovuşturma evrelerine ait bütün süreç değil, cezai sorumluluğun belirlenmesine ilişkin temel konular ele alınmaya çalışılacaktır. Bu nedenle, çalışmada öncelikle işveren ve işveren vekili kavramlarına; kısaca “iş güvenliği profesyonelleri” olarak ifade edilecek olan ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereği görevlendirilmesi gereken iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelinin işveren vekili niteliği taşıyıp taşımadığı sorununa ve bu kişilerin iş sağlığı ve güvenliğini sağlama görevlerine; kaza ve iş kazası kavramlarının hukukun çeşitli dallarındaki anlamlarına yer verilecek, böylece çalışmanın temel kavramları açıklanacaktır. Daha sonra işveren ve işveren vekilinin cezai sorumluluğu bağlamında öldürme ve yaralama suçlarının maddi unsurlarına, failine ve manevi unsuruna ilişkin açıklamalara Yargıtay kararları ışığında yer verilecektir. Son olarak, inceleme konusu bakımından özel önem taşıyan ceza muhakemesi kurumları ile cezanın belirlenmesine ilişkin konular ele alınacaktır.



[1]      Süzek, İş Güvenliği, 21-22.

[2]      AYM, 14.5.2015, 2014/177, 2015/49, www.anayasa.gov.tr.

[3]      Türkiye’nin taraf olduğu iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin ILO sözleşmeleri arasında bu konuda temel sözleşme olarak görülebilecek 155 No’lu İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşmenin yanında belirli riskleri veya sektörleri konu alan başka sözleşmeler de yer almaktadır. http://www.ilo.org/ public/turkish/region/eurpro/ankara/about/sozlesmeler.htm.

[4]      Limoncuoğlu/Şişli/Eser, 1984.

[6]      Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre kayıt dışı istihdam oranları Ekim 2014’te %35, Kasım 2014’te %33,9, Aralık 2014’te %33,2, Ocak 2015’te %32,4, Şubat 2015’te %31,7 olarak gerçekleşmiştir (www.tuik.gov.tr). SSGSSK m. 4-1/1 kapsamındaki aktif sigortalıların 2010 yılında işlemi tamamlanan iş kazası dosyalarının standardize iş kazası oranlarının faaliyet gruplarına dağılımına ilişkin verileri inceleyerek özellikle inşaat işlerindeki verilerin sağlıklı olmadığından hareketle verilere ihtiyatla yaklaşılması gerektiği yönünde, Karadeniz, 45.

[7]      http://guvenlicalisma.org/index.php?option=com_content&view=category&id= 149&Itemid=236. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi her ayın en geç ilk beş günü içerisinde bir ay evveline dair dijital, görsel, yazılı basından ve emek-meslek örgütlerinden edindiği bilgileri sistematize eden “İş Cinayetleri Raporu”nu www.guvenlicalisma.org adresinden yayımlamaktadır.

[8]      İş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin istatistiksel verilerin yetersiz olduğu yönünde, Akın, Alt İşverenlik, 18.

[9]      2012 yılında iş sağlığı ve güvenliği yönünden toplam 11.553 teftiş yapılmıştır; teftiş edilen işyerlerinde 1.069.662 işçi, 2.155 çırak çalışmaktadır. (http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowProperty/WLP%20Repository/itkb/dosyalar/faaliyetler/denetimfaaliyetleri/2012yilifaaliyetleri/genel_faaliyet ) 2013 yılında toplam 8858 teftiş yapılmış; 841.216 çalışan, 946 çırak ve 4.320 stajyere ulaşılmıştır. (http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowProperty/WLP%20Repository/itkb/dosyalar/faaliyetler/denetimfaaliyetleri/2013yilifaaliyetleri/genel_faaliyet) 2012 yılında 5510 sayılı kanunun 4/1-a hükmü kapsamındaki aktif sigortalı sayısı 12.527.337’dir. Bunların 11.939.620’si zorunlu sigortalı, 306.617’si çırak, 34.600 yurtdışı topluluk sigortalısı, 85.717 tarım sigortalısı, 160.783’ü isteğe bağlı sigortalı ve kısmi süreli çalışandır. 2013 yılında 5510 sayılı kanunun 4/1-a hükmü kapsamındaki aktif sigortalı sayısı 13.136.339’dir. Bunların 12.484.113’si zorunlu sigortalı, 320.730’si çırak, 34.987’si yurt dışı topluluk sigortalısı, 62.988’si tarım sigortalısı, 233.521’i isteğe bağlı sigortalı ve kısmi süreli çalışandır. 6331 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle beraber iş teftişinin kapsamına giren memurlar ise 5510 sayılı kanunun 4/1-c hükmüne göre sigortalıdır ve bunları sayısı 2.823.400’dür. (http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatis­tikler/sgk_istatistik_yilliklari) Bu itibarla iş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılan teftişlerde kayıtlı çalışanların %10’undan küçük bir kısmının denetim kapsamında kaldığı görülmektedir.

[10]     International Labour Conference 14 (Rev.) Provisional Record 104th Session Information and reports on the application of Conventions and Recommendations Report of the Committee on the Application of Standards Part II, 133. http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_norm/---relconf/documents/ meetingdocument/ wcms_375764.pdf.

[11]     Akın, Cezai Sorumluluk, 212.

[12]     Taşkın, 24. Klasik liberal-bireyci sistemlerin egemen olduğu toplumlarda, bireysel özgürlükler tanınmakla beraber bunların sosyal ve ekonomik koşulları gerçekleştirilmediği ve gerçek değil, yasal eşitliğin sağlanması amaçlandığı için ceza hukuku, liberal özgürlüklerin gerçek muhatabı varlıklı sınıfları korumuş, böylece zayıf olan güçlünün insafına terk edilmiştir, Sancar/Köprülü, 9-10. Ayrıcalıkçı ceza hukuku olarak adlandırılan bu anlayışın demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde yeri yoktur.

Yorum Yap

Lütfen yorum yazmak için oturum açın ya da kayıt olun.
İlgili Yayınlar