Hukuk ve Ceza Mahkemesi Kararlarının Birbirine Etkisi

Yayınevi: Yetkin Yayınları
Yazar: Bahattin ARAS
ISBN: 9789754648454
212,50 TL 250,00 TL

Adet

 
   0 yorum  |  Yorum Yap
Kitap Künyesi
Yazar Bahattin ARAS
Baskı Tarihi 2014/07
Boyut 16x24 cm (Standart Kitap Boyu)
Cilt Karton kapak

UH218
Hukuk ve Ceza Mahkemesi Kararlarının Birbirine Etkisi
Dr. Bahattin ARAS
2014/07 Baskı, 424 Sayfa
ISBN 978-975-464-845-4 

Hukuk kurallarının bağımsız hâkimler tarafından bir olaya uygulanmasını ifade eden maddi anlamda yargı, kendi içinde çeşitli kollara ayrılmaktadır. Burada hukuki nitelikleri itibariyle bütünlük arz eden uyuşmazlıklar bir yargı kolunda çözüme kavuşturulmaya çalışmaktadır. Bu yargı kollarının kendine özgü yargılama usulleri bulunmaktadır. Bu bağlamda Türk yargısı bakımından Anayasa’nın 146 ila 160’ıncı maddelerinde düzenlenen yüksek mahkemelerden hareketle, anayasa yargısı, adlî yargı, idarî yargı, askeri ceza yargısı, askeri idarî yargı ve uyuşmazlık yargısı olmak üzere altı temel yargı kolunun varlığından söz edilebilir. Bunların dışında, Anayasa’da yüksek mahkemeler arasında sayılmamakla birlikte, öğretide yargı fonksiyonunu yerine getirdiği kabul edilen Yüksek Seçim Kurulu ile Sayıştay da dikkate alındığında iki yargı kolundan daha bahsedilebilir.

Adli yargı da kendi içerisinde medeni ve ceza yargısı olarak ikiye ayrılmaktadır. Uygulamada medeni yargı “hukuk yargısı” olarak da nitelendirilmektedir. Bu çalışmada hukuk ve ceza mahkemesinin kararlarının birbirine olan etkileri ele alınacak olup diğer yargı kollarının hukuk ve ceza yargısıyla olan ilişkisi inceleme kapsamına alınmayacaktır.

Yargı kollarının belirlenmesinde uyuşmazlıkların nitelikleri esas alındığından ceza ve hukuk yargısını da birbirinden ayıran temel farklılıklar bulunmaktadır. Ceza yargısının konusunu, suç teşkil fiillerden dolayı cezalandırma yetkisi oluştururken; hukuk yargısının konusunu özel hukuk alanındaki yargısal faaliyetler oluşturmaktadır. Her ne kadar hukuk ve ceza yargılarının uygulanma alanları ve temel usulleri farklı olsa da birbirilerinden tamamen bağımsız bir konumda da değildirler. Zira yaş düzeltme de olduğu gibi bazı hallerde, aslında medeni yargıya tabi olan bazı uyuşmazlıkların ceza yargısında çözümlenebilmesi mümkün olduğu gibi tersi uygulama ile aslında ceza yargısının konusunu oluşturan bir sahtecilik olayının hukuk mahkemesinde açılacak bir davayla da çözüme kavuşturulabileceği yasalarla mümkün kılınmıştır. Hal böyle olunca bu iki yargı çeşidinde de belli durumlarda birbirlerinin vereceği kararları beklemek ya da esas almak gibi bir durumun olduğu anlaşılmaktadır.

Ceza ve hukuk yargısının bu şekilde birbirlerine bağımlı olduğu haller olmakla birlikte bu iki yargı çeşidinin yargılama usulünde temel farklılıklar bulunmaktadır. Ceza yargısında kamusal yarar esas olduğundan “resen araştırma ilkesi “temel ilke olarak kabul edilirken hukuk yargılamasında “kişisel yarar” esas olduğundan “tasarruf ilkesi” ve “taraflarca hazırlama ilkesi” esastır. Ancak bu temel uygulama ilkeleri bir mutlakıyet taşımamaktadır. Gerek ceza yargısında ve gerekse hukuk yargısında bu temel ilkelerin birlikte uygulandığı durumlar da mevcuttur. Mesela hukuk yargılamasına tabi bir dava olsa da kamusal yarar olması sebebiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 146’ncı maddesi gereğince mutlak butlan davası, ilgisi olan herkes tarafından da açılabileceği gibi Cumhuriyet savcısı tarafından da resen açılabilir. Bu davada bu ilkeler birlikte uygulanmaktadır.

Hukuk ve ceza yargısının ilkesel bağlamda bile bu şekilde etkileşim içerisinde olmasının doğal bir sonucu da bu yargı çeşitlerinde verilen kararların da birbirini etkilemesidir. Çünkü bazen meydana gelen bir uyuşmazlığın her iki yargı çeşidini de ilgilendiren yönleri olabilir. Mesela taksirle meydana gelmiş bir haksız fiil,  tazminat yönünden hukuk; eylemin aynı zamanda suç olması halinde verilecek ceza bakımından caza yargısının konusunu teşkil etmektedir.

Bu iki yargı çeşidi arasındaki etkileşim, yargılamanın devamı sürecinde de varlığını sürdürmektedir. Şöyle ki, her iki yargı kolu da gerek elde edilen deliller ve gerekse yargılama sonucunda verilen kararlar bakımından birbirilerinin yargı sürecini etkilemekte ve hatta bazı noktalarda bağlayıcı nitelik alabildikleri durumlarda olabilmektedir. Mesela ceza ve hukuk mahkemesinde sahtecilik ve yaş düzeltmeye dair verilen karalar, birbirleri yönünden kesin hüküm niteliği taşımakta ve kesin hüküm teşkil eden haller aynı zamanda kesin delil de teşkil etmektedir. Aynı şekilde meydana gelmiş olan bir haksız fiilin neticesi olarak ceza mahkemesi tarafından verilmiş olan bir mahkûmiyet kararının, haksız fiilin tespitine ilişkin kısmı hukuk yargılaması bakımından kesin hüküm teşkil ederken, kusur ve zararın tespiti bakımından kesin hüküm teşkil etmemektedir. Yine haksız fiile ilişkin verilen beraat kararı da hukuk yargılamasını bağlamayacaktır.

Yukarıda genel olarak özetlendiği üzere hukuk ve ceza yargılamaları ayrı uygulama alanları ve usullere tabi olsalar da yeri geldiğinde iç içe ve birbirini tamamlayan bir etkiye sahipken yeri geldiğinde birbirlerinden tamamen bağımsız bir pozisyon almaktadırlar. Bu yakın ilişki ve etkileşim sürecine rağmen gerek hukuk ve gerek ceza mevzuatında bu iki yargı kolu arasındaki ilişkiyi açık ve net bir şekilde düzenleyen hükümler bulunmamaktadır. Ancak gerek mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve gerekse mülga Borçlar Kanunu’nun da hükümler bulunmakta idi. Benzer hükümlere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yer verilmiştir. Bu yetersiz ve açık olmayan düzenlemeler hukuk ve ceza yargılamasında tereddütler oluşturmaktadır. Bu tür yetersizlikler öğretide de farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

İşte bu araştırmanın amacı, hukuk ve ceza yargılaması etkileşim süreci ve bu etkileşim sürecinde ortaya çıkan sorunların tespiti ile öğretideki görüşler esas alınarak bu sorunların çözümü konusunda yapılması gerekenler temel olarak ele almaktır. Bu noktada teorideki görüşler ve Yargıtay uygulamaları ile yeri geldiğinde karşılaştırmalı hukuktaki uygulamalar irdelenecektir.

Değerlendirmenin sağlıklı olabilmesi için çalışmanın birinci bölümünde, her iki yargı çeşidi bakımından konu ile ilgili ve bu yargı kollarını etkileşim içine sokan temel kavramlar ve yargılama ilkeleri genel hatları ile incelenecektir. Zira bu kavramların geniş bağlamda ele alınması bu çalışmanın asıl hedefini zora sokacaktır. Ayrıca bu bölümde, karşılaştırmalı hukuk örneği olarak Amerikan yargı sistemi genel hatları ile özetlendikten sonra Amerikan yargısında hukuk ve ceza yargısının nitelikleri ile hukuk ve ceza mahkemesi kararlarının birbirine olan etkileri genel hatları ile açıklanmaya çalışılacaktır.

Çalışmanın ikinci ve üçüncü bölümlerinde hukuk ve ceza mahkemesi kararlarının birbirine olan etkileri ve bu konuda uygulamada yaşanan sorunlar, hukuk ve ceza mahkemesi kararlarının birbirleri nezdinde kesin hüküm ve kesin delil teşkil ettiği haller alt başlıklar halinde ele alınacaktır. Burada Türk hukukunda önemli bir konu ve sorun olan bilirkişi delili, delil tespiti kavramları, Cumhuriyet savcısının vermiş olduğu kovuşturmağa yer olmadığına dair kararı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı hem cezai hem hukuki yönü bulunan davalarda özel bir konumu olmaları sebebiyle ayrı bir başlık altında işlenecektir. Ayrıca iletişimin denetlenmesi kapsamında elde edilen delillerin açılmış olan bir hukuk davasında kullanılabilme olanağı ve niteliği irdelenecektir. (Giriş'ten)

Yorum Yap

Lütfen yorum yazmak için oturum açın ya da kayıt olun.