Kitap Künyesi | |
Yazar | Ramazan ÖZKEPİR, Erdem Küçükbıçakcı |
Baskı Tarihi | 2019/01 |
Baskı Sayısı | 1 |
Boyut | 16x24 cm (Standart Kitap Boyu) |
Cilt | Sert Kapak (İplik Dikiş) |
HYB95
Açıklamalı İçtihatlı Orman Kanunu
Ramazan ÖZKEPİR, Erdem Küçükbıçakcı
2019/01 Baskı, 1142 Sayfa, Ciltli
ISBN 978-605-05-0393-7
KAYNAKÇA1141
Anayasamızın 169. maddesi uyarınca ormanların korunması, sınırlarının
genişletilmesi için gerekli kanunları çıkarmak ve tedbirleri almak, yanan
ormanların yerinde yeni orman yetiştirmek Devletimizin görevidir.
Cumhuriyet öncesi dönemde ormanla ilgili düzenlemeler 1858 tarihli
Arazi Kanunnamesi ve 1869 tarihli Orman Nizamnamesi ile yapılmıştı.
Cumhuriyet döneminde çıkarılan ilk Orman Kanunu 18.02.1937 tarihli
3116 sayılı Orman Kanunudur.
3116 sayılı Kanun ile ilk kez Devlet ormanlarının tanımı yapılmış,
cezai hükümler getirilmiştir.
31.08.1956 tarih ve 6831 sayılı Kanunun 117.maddesiyle de 3116
sayılı Kanun ve bu kanun uyarınca çıkarılan 11.06.1937 tarihli Orman
Nizamnamesi yürürlükten kaldırılmıştır.
08.09.1956 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
6831 sayılı Orman Kanunu ormanla ilgili çıkarılan en kapsamlı kanundur. 6831
sayılı kanunda ormanla ilgili hukuki ve idari hükümlere yer verildiği gibi
suçların takibi ve ceza hükümleri konularında da ayrıntılı düzenlemeler
yapılmıştır.
6831 sayılı Orman Kanununda da 4999, 5177, 5192, 5218 ve 5728
sayılı kanunlarla değişiklikler yapılmıştır.
Özellikle 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunla
Orman Kanununun ceza hükmü içeren maddeleri yeniden düzenlenmiştir.
Orman Kanununun ceza hükmü içeren maddeleri daha sadeleştirilmiş,
uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesine çalışılmıştır.
Başta Orman Kanunu olmak üzere ceza hükmü içeren özel kanunların
uygulanması çoğu kez Türk Ceza Kanununun uygulanmasına oranla daha zor ve
karmaşıktır. Zira ilgili özel kanunun ceza içeren maddeleri dışındaki
düzenlemelere de vakıf olmayı gerektirmektedir.
Orman Kanununun uygulanmasında en önemli sorun işgal ve faydalanma
suçlarını işleyenler hakkında verilen müsadere kararının yerine
getirilmemesidir.
Müsadere kararının yerine getirilmemesi suç ve suçlunun artmasına
neden olduğu gibi hakimlerin karar verirken vicdanen zorlanmalarına da yol
açmaktadır.
Örneğin 20-30 yıl önce verilip kesinleşen orman alanına yapılan
evle ilgili müsadere kararının yerine getirilmemesi durumunda çoğu kez evi
yaptıran sanığın ölmesi nedeniyle çocukları hatta torunları evde oturmaya devam
etmekte bunlar hakkında da işgal ve faydalanma suçundan hüküm kurulmaktadır.
Anayasamızın 141.maddesi uyarınca davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.
Nasıl adalet mülkün temeli ise iddianamede ceza davasının temelidir.
Soruşturma evresi özenli yapılırsa kovuşturma evresi de kısa sürede tamamlanır.
Bu nedenle Cumhuriyet savcılarının mümkün olduğunca soruşturmayı
bizzat yapmaları, zorunlu olmadıkça
kolluğa yaptırmamaları, iddianameyi de özenle hazırlamaları gerekir.
Maalesef özellikle orman suçları ile ilgili davalarda gerek soruşturma
evresinde gerekse iddianamenin hazırlanmasında yeterli özenin gösterilmediğini
gözlemlemekteyiz. Çoğu kez suç tutanağında yer alan ve soruşturma konusu olan
bazı eylemlere iddianamede yer verilmediği için ek dava açılması zorunluluğu
doğmakta ya da suç vasfı iddianamede yanlış nitelendirildiğinden sanıklara ek
savunma hakkı verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar da yargılamanın uzamasına
yol açmaktadır.
Kovuşturma evresinde de bazı hakimlerimizin duruşma hazırlığını
çok iyi yapmamaları nedeniyle yargılama gereksiz yere uzamaktadır.
Ceza Muhakemesi sistemimizde
esas ilke zorunlu haller dışında duruşmanın bir oturumda bitirilmesidir.
Duruşma hazırlığı yapılırken soruşturma evresinde alınan ifadeler
ayrıntılı şekilde okunmalı, belgeler incelenmeli, dinlenecek kişiler çağrılmalı,
başka yerde oturan kişiler hakkında da dinlenmeleri için talimat yazılmalıdır.
Duruşmalara da mutlaka hazırlıklı çıkılmalı, başta Türk Ceza Kanunu
Genel Hükümleri olmak üzere ilgili mevzuata da hakim olunması gerekir. Türk
Ceza Kanununun genel hükümlerini bilmeyen hakim ve Cumhuriyet savcılarının
meslekte başarılı olması olanaksızdır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan kısa sürede bitirilmesinde
kurum avukatlarına da çok önemli rol düşmektedir.
Avukatlık Kanununun 2.maddesi uyarınca, avukat hukuki bilgi ve
tecrübelerini adalet hizmetine tahsis etmeli, başka bir anlatımla adaletin
gerçekleşmesine katkıda bulunmalıdır.
Üzülerek belirtmeliyiz ki incelediğimiz bir kısım dosyalarda bu
amacın gerçekleştiğini göremiyoruz. Avukatlarımız da dava ve duruşmalara
katılırken dava dosyasını ayrıntılı şekilde incelemeli, varsa eksiklikleri
bildirmeleri, itiraz, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvurmaları
halinde de dilekçelerini özenle yazmaları, doktrindeki görüşleri ve yargısal
kararları takip edip kendilerini geliştirmelidir.
Zira adaleti gerçekleştirmek hakim, Cumhuriyet savcısı ve avukatların
ortak görevidir.
Kitabımız Orman Suçları nedeniyle verilen kararlardaki hukuki hataları
en aza indirmek, başta hakim ve Cumhuriyet savcıları olmak üzere hukukçulara
katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Kitapta yer alan emsal nitelikteki kararların verilmesinde emeği
geçen meslektaşlarımıza ve kitabı yayımlayan Yetkin Yayınevi sahibi
Y. Ziya Gülkök ve Muharrem Başer’e teşekkür ediyoruz.
Faydalı olması dileğiyle